Osmanlı’nın büyük cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın ve büyük aşkı Hürrem Sultan’ın tek kızıdır Mihrimah Sultan. Efsane bir aşkın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki efsane aşkların en temeline, en masalsı olanına ithafen ismi Mihrimah konulur, Mihr-ü Mah Farsça da güneş ve ay demektir.
Mimar Sinan, Mihrimah Sultanı ilk defa Karaboğan Seferi dönüşü nehir kenarında kaldıklarında görür, aşkın ilk kıvılcımı o zaman başlar. Nehir öyle güçlü akıyormuş ki değil ordunun geçmesi,bir karıncanın bile karşıya ulaşması mucize olurmuş. Mimarlar defalarca köprü yapmayı denemişler, fakat her seferinde köprü tamamlanmadan yıkılmış. Sinan günlerce çizimler ve hesaplamalar yapmış. Aydan parlak, güneşten sıcak, güzeller güzeli Mihrimah’ı oradan kurtarmak, onun kahramanı olmak için, bir mucize gerçekleştirip 13 günde köprü yapıp, orduyu nehrin karşısına geçirmiş.
Mihrimah Sultan 17 yaşına gelmek üzeredir, o zamanlar evlendirilmesi uygun olan bir yaştadır. İki talibi olur, biri Diyarbakır valisi Rüstem Paşa, diğer, sarayın baş mimarı Mimar Sinan. Padişah biricik kızını, Hürrem Sultan’ın da ısrarı üzerine Rüstem Paşa ile evlendirmeye karar verir. Sinan evlidir ve 50 yaşındadır, ama bilinen odur ki Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır.
Mimar Sinan, sultanına kavuşamamıştır fakat ona olan aşkını olanca güzelliyle sanatına yansıtmıştır. Padişah İstanbul’un en güzel yerlerinden birine Üsküdar’a kızı adına bir cami yapmasını ister kendisinden. Sinan camiyi inşa ederken kendi aşkını anlatır hiç şüphesiz, eserine “eteklerini giymiş bir kadın” siluetini verir.
Koca Sinan’ın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak ki Edirnekapı’da surların yakınına, İstanbul’un en yüksek tepesine ikinci bir eser yapmaya koyulur. Cami Mihrimah Sultan’ın o duru, gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38mt.lik tek bir minareye sahiptir. Yalnızlığını simgelemesi için tek minareli yapılmıştır. Kubbesinin üzerine 161 pencere koydurur, böylece güneş ne tarafa dönerse dönsün, cami ışıksız kalmayacaktır. Cami mart ayının başında biter, Gönül Sultanı’nı bu camiye nasıl çağıracağını düşündüğü günlerde, saraydan kötü haber gelir, Hürrem Sultan ölmüştür.
Seneler sonra Mihrimah Sultan Edirnekapı’da dolaşırken, iki kişinin aceleyle bir yere yürüdüğünü görür, bunlardan birinin Mimar Sinan olduğunu fark eder ve takip eder. Sinan’ın yanındaki kişiye cami ile ilgili anlattıklarını duyar, camiye yakınlaştıklarında gördüklerine inanamaz. Günler günleri, aylar ayları kovalar, camiyi ilk görüdüğü gün mart ayının 21. günü sabah erkenden yine Edirnekapı’daki camiye gider aynı manzarayı görmek için.
İki caminin de yeri özenle seçilerek, güneşin doğum ve batım yerleri tespit edilerek yapılmış camilerdir. Gün batımında Edirnekapı Camii’nin tek minaresinin arkasından güneş batarken, Üsküdar’daki caminin minareleri arasından ay doğmaktadır. Bu olay sadece yılın bir günü Mihrimah Sultan’ın doğumgünü olan 21 Mart’ta gerçekleşir.
Mihrimah bu aşkı hiçbir zaman gün ışığına çıkaramadı. Bir sabah, gözlerinde iki caminin görüntüsü olduğu halde göçüp gitti bu dünyadan.
Not : Yazı Mürvet Sarıyıldız'ın "İki Cami Arasında Aşk" kitabından ve internetten derlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder