28 Kasım 2006 Salı

Kavurma Borek



Merhaba

Gectigimiz gunlerde kalabalik bir misafir gurubunu agirladim. Bu boregi
kayinanneden ogrendim.
Birgun oncesinden hazirlama imkani oluyor.
Ertesi gune kalinca lezzeti daha da guzel oluyor. Kitir kitir yemesi cok hos.

Malzemeler

Ic:
750 gr dana kiymasi
1.5 su bardagi pirinc
tuz – karabiber
4 kasik zeytinyag
1 su bardagi sicak su

Hamur:

1.5 kg un
1 su bardagi zeytinyagi
2 su bardagi ilik su
1 yemek kasik tuz
½ bardagi nisasta
1 paket tereyag ( eritilip ilinmasi beklenecek)

Nasil mi Yaptim?

Once icimizi hazirliyorum.
Kiymayi tavada kavuruyorum. Zeytinyag ilavesi ile.
Kiymalara tuz ve karabiber ilave ediyorum.
Yikanmis ayiklanmis pirincide kiymaya ilave ediyorum.
Biraz kavurduktan sonra birlikte sicak suyu ilave edip ocagi kisiyorum.
Tavanin kapagini kapatiyorum.


Hamur teknesine unu eleyerek aliyorum. Ortasini acip zeytinyag, tuz ilave ediyorum.
Yogurma islemini yaparken ilik suyu ilave ediyorum.
Hamuru biraz dinlendiriyorum












Sonra hamurdan bezeler hazirliyorum. Bu bezelerden 3 tanesini aciyorum. Acilan yufkalar arasina tereyag suruyorum.



Bu ust uste gelen yufkalari sonra rulo yapiyorum.

Dondurucuya kaldiriyorum. Sogumasini bekliyorum.












Rulonun soguduguna emin olduktan sonra cikariyorum ve kucuk rulolar kesiyorum.

Bu rulolari nisasta ile kucuk kucuk aciyorum.










Bu kucuk hamurlara icimizden yerlestiriyorum. Sonra pogaca gibi katliyorum. Katmala isleminden sonra disaridan iceriye dogru kivirarak bukuyorum.



Tepsiye yerlestirip uzerine yumurta sarisi surup isitilmis firinda 175 C’de

Alt ve ustu kizarana kadar pisiriyorum.

Kolay gelsin ve Afiyet Olsun.

Zeynep T.

24 Kasım 2006 Cuma

UZANMIŞIM KUMSALA GÜNEŞ ........

Uzanmışım kumsala Güneş damlar içime Kurumuş dudaklarımda Unutulmuş bir beste Yaşıyorum aheste Kapılmışım rüzgara Savrulup gidiyorum Şimdi çok uzaklarda Nafile telaşlarım Hayattan çalıyorum Ni la bombe atomique Un amor piatonique Umudum yarınlarda; tatildeyim Bir elimde ayna var Şair beni kıskanır Yatmışım sereserpe; sahildeyim Ooo...

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN.......

Dünyanın her yerinde öğretmenler toplumunen özverili ve en saygıdeğer öğeleridir.(M. Kemal Atatürk)

23 Kasım 2006 Perşembe

GEÇ GELEN TATİL..............

Biraz geçde olsa nihayet dinlenmek adına ailemin yanına İzmire gidiyorum..Oradan sürekli bilgisayar bağlantım olmayacağı için sanırım döndüğümde yazılarımı yenilerim...Ege ve ben tatile gidiyoruz yaasınnnnnnnnnnnnnnnnnn.....

22 Kasım 2006 Çarşamba

Turşu Salatası































Kasım ayını neredeyse geride bırakacağız. Ama İzmir de havalar hala bahar havası gibi?
Ne olacak bu mevsimler böyle bilemiyorum. Sabah haberlerde 2030 yılında Türkiye’nin Küresel ısınmadan dolayı yasayacaklarını duyduğumda, oğlusum aklıma geldi, neler yasayacaklar kim bilir diye üzülüyorum…
****


Kış gelince ben turşuyu daha fazla tüketiyorum nedendir bilemem?
Bu sebeple hani henüz İzmir e kış gelmemiş olsa da, ben turşularıma başladım bile.
Turşu salatasını çok seviyoruz ailecek. Turşu yemenin farklı versiyonu aslında, içine istediğiniz malzemeleri katarak harmanlayabilirsiniz.

Ben resimde yaptığım şekli yazayım size,

1 kg. karışık turşuyu küçük küçük kesin.
İçine 2 havuç rendeleyin, limon ve zeytinyağını ekleyin.
Kekik, nane, karabiber, severseniz pul biber ile tatlandırıp güzelce karıştırıp servis edebilirsiniz.

Ben aslında dereotu ve maydanoz da çok severim ama resmi çektiğim gün elimde olmadığı için kullanamadım.

Denerseniz hepinize afiyet olsun…

Figen

19 Kasım 2006 Pazar

Mozaik Pasta


Merhaba
Genelde cok bılınen yapılan bır tarıf. Orjınal tarıfınde yumurta bulunuyor.
Ben cıg yumurtayı kullanmayı sevmedıgım ıcın yumurtasız bu olculerde
yapıyorum ve gayet lezzetlı oluyor. Sızlerde deneyınce emınım seveceksınız.

Malzemeler
100 gr tereyag, eritilmis
3/4 su bardagı toz seker
3/4 su bardagı sut
4-5 yemek kasigi dolusu kakao
1/2 su bardagı findik veya cevız ( kırılmıs)
400 gr Biskuvi

Nasıl mı Yaptım?

Biskuvilerı bır kapta kucuk parcalar halıne gelene kadar kıralım.
Dıger malzemeleri genis bir kap icinde kasik ile karistirin.
Karisimin icine bosaltin, tekrar karisitirin.
Sosa bulansın ıyıce.
Genellıkle aluminyum kagidin uzerine dokuluyor bu karısım ama
ben buna taraftar degılım, buzdolabı posetlerının buyugunun ıcıne sarıyorum.
Rulo halıne getırıyorum. Buzdolabının dondurucu kısmında en az 3 saat
bekletıyorum. Sonra dılımleyıp servıs yapıyorum. Seversenız uzerıne
cıkolota sos dokup oyle servıse cıkarın.

Afıyet Olsun.
Zeynep T.

15 Kasım 2006 Çarşamba

YOĞURT TATLISI

Geciken bayram tatlım.Yükleme sorunundan dolayı etkinliğide kaçırdım:((((3 adet yumurta1 çay bardağı toz şeker3 çay bardağı yoğurt50 gr eritilmiş margarin3 çay bardağı un3 çay bardağı irmik2 paket kabartma tozu1 paket vanilyaHindistan cevizi Antepfıstığı toz halindeŞerbet için:4 su bardağı toz şeker4,5 su bardağı suYarım limon Şerbet için şeker, su ve limonu kaynatın. Kıvamına gelince şerbetin

12 Kasım 2006 Pazar

GÜLLAÇ

Aslında geç kaldığım bir tarif bayram geçeli çok oldu ama resimleri aktarmam çok zor oldu.Geç gelen tarifi ben sevgili Portakalağacından yapmıştım ordan alabilirsiniz tarifiGüllaç

11 Kasım 2006 Cumartesi

klasik bir tarif



Yine "Depo" dan bir tarif, 2005 te yaptığımda çekmişim bu fotoğrafları.

Hepimizin bildiği lezzetli bir yemek.

Bu yemeği iki şekilde pişirebiliriz, kızartarak, ya da çiğden.
Çiğden yapmak mutlaka daha sağlıklıdır, ancak ben evde kızartarak yapıyorum, böylesini daha lezzetli buluyorum.

Ama Cafe nin fırını sanayi tipi olduğu için Cafe de yaparken tüm köfteleri tepside fırında pişiriyorum. Nasıl güzel kızarıyorlar bilseniz, üstelik tepsiye falan yapışmıyor. Ama evdeki fırınımda ben yaptığımda aynı lezzet olmuyor ne yazık ki, beklide fırından fırına değişiyordur bilemiyorum…( ev tipi fırınlar için )


Ayrıca size pratik bir yol,
Köfteleri hazırlayıp pişirin, özel poşetlerle ya da özel kaplar ile dondurucuya koyun.
İşten evinize gelip, acil beklenmeyen misafirlerinize, veya sadece kendiniz için köfteleri dondurucudan çıkarıp 15 dk.da Bir fırın yemeği yapabilirsiniz pekala…


Hepinize iyi haftalar diliyorum….


Fırında Köfteli Patates

malzemeler
• Yarım kilo kıyma
• 1 orta boy soğan
• 1 yumurta
• 2 dilim ekmek içi
• 1 er cay kaşığı, Tuz, karabiber, nane, kimyon
• 4-5 adet patates
• 3-4 adet sivri yeşil biber
• 3-4 adet domates

salça sos için
• 3 yemek kaşığı dolusu salça
• 1 yemek kaşığı un, 1 çay kaşığı karabiber
• Sıvı yağ

yapılışı
1. Soğanı rendeleyelim ve su saldıysa suyunu süzelim

2. Ekmek içlerini azıcık sütle ıslatıp sıkalım
3. Köfte malzemelerimizi yoğuralım.
4. Köfteleri istediğiniz şekle getirin ve yağda kızartın
5. Patatesleri ise soyduktan sonra elma dili olarak keselim ve kızartalım
6. Daha sonra tepsiye 2 patates 2 köfte seklinde dizelim.

7. Salça sos için sıvı yağda unu kavurun, üzerine salçayı ekleyin ve bir iki kez daha çevirdikten sonra suyu ekleyip sosunuzu hazırlayın. Bu aşamada arzu ederseniz tuz ve karabiber ekleyin sosunuz daha lezzetli olsun.Hazırladığınız sosu tepsiye malzemelerin üstüne dökün.
8. 200 derece fırında pişirin.
7. Süslemek isterseniz, yuvarlak kesilmiş domates ve 2 ye bölünmüş biberleri malzemelerin üstlerine serebilirsiniz.


Afiyet Olsun

Figen

10 Kasım 2006 Cuma

10 KASIM...............

Atamizi özlemle aniyoruz!Bugün 10 Kasim! Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün aramizdan ayrilisinin 68. yildönümü. 10 Kasim 1938'de saat 09:05'te Istanbul Dolmabahçe Sarayi'nda hayata gözlyerini yummus, aramizdan ani bir sekilde ayrilmisti Atamiz.Türkiye Cumhuriyeti'nin kuran Atatürk'ü saygiyla aniyoruz. Ancak onu sadece bir günde degil, 365 gün boyunca hatirlamak, onun ilke ve inkilaplarinin

10 KASIM - Seni Asla Unutmadik / Unutturmayacagiz!!!

Bundan 78 yil once SSCB Buyukelcisi ile yenilen bir yemekten bu goruntu. (07.11.1927)

Bir devlet başkanı olmak ; kendine güvenin tam olması sanırım bu resim bir kanıtıdır..
Darısı bu güzelim ülkeyi yönetmeye talip olanlara.

Atatürk'ün Beslenme Alışkanlığı (Yediği Ve Sevdiği Yemekler)
Prof. Dr.Mahmut Tezcan
Atatürk'ün siyasal yönleri şimdiye değin yeterince incelenmiştir. O'nun getirdiği Cumhuriyet rejimi, demokrasi anlayışı, devlet yapısı ve siyasal düşünceleri ele alınmış ve literatürde yer almıştır. Bir devlet adamı olarak devlet yönetimi siyasal literatürde yer almıştır. Bir devlet adamı olarak devlet yönetimi siyasal literatürümüzde incelenmiştir. Fakat O'nun bir siyasal önder olarak insancıl yönleri, günlük yaşamı, alışkanlıkları, hoşlandığı, hoşlanmadığı kültürel ögeler, değer yargıları, aile yaşantısı yeterince ele alınıp incelenmiş değildir.Bu bildirimizde onun günlük yaşantısının sadece bir kesitini oluşturan yemek yeme alışkanlıkları üzerinde duracağız.

O'nun yemek kültürünü iki açıdan ele almak olanaklıdır.
I. O'nun Sofrası.
II. Yediği ve sevdiği yemekler.

I. Atatürk'ün SofrasıTarihin ilk çağlarından bu yana devlet başkanlarının çeşitli mesleklerden kişilerle sofrada oturup tartışma geleneği yarattığını biliriz. Eski Yunan'da ünlü filozof Eflatun, öğrencileriyle tarihe “Diyaloglar” diye geçen tartışmalarını “Akademia”da yapardı. Burası, Atina'da bir felsefe okulu durumuna getirdiği evinin bahçesi idi. Eflatun'da tıpkı hocası Sokrates gibi burada öğrencileriyle günün sorunlarını aklın ve bilimin ışığında tartışırdı. Böylece gerçeklere, iyiye, güzele, doğruya varmanın yolları aranırdı.İşte Atatürk'ün sofrası da bu nitelikte bir sofra idi.Yakup Kadri Karaosmanoğlu bir yazısında şöyle der: “Atatürk'ün sofrasından hepimizin ruhunda ve dimağında nice derin, tatlı ve ibret verici anılar, yaşama ve insanlığa dair, nice değerli dersler kalmıştır.”Atatürk'ün sofradaki sözleri, felsefesi, yol göstericiliği, fıkraları, vecizeleri gerçekten bir hazine idi. Bu sofrada esen hava sevgi, vefa ve arkadaşlıktı. Burada ilim, sanat, kültür, nesnel görüşler, gerçeklikler, idealler yer alırdı. Ülke sorunları, geleceği, çözüm biçimleri aranırdı. Gönül sohbet ister, kahve bahane şiirinde olduğu gibi, M.Kemal için de amaç, tartışmalardı, iyiyi doğruyu bulmaktı. Akıla yol açmaktı. Sofra ve içki ise bir araçtı. Gece yemekleri bazen müzikli oluyor, çeşitli sanatçılar konser veriyordu.Karatahta, tebeşir, silgi ve kütüphaneden gelen kitaplar, sofranın bir parçası idi.

II. Beslenme Alışkanlıkları ve Sevdiği YemeklerAtatürk, boğazına düşkün, çok yiyen bir insan değildi. Kendisi bir konuşmasında ziyafetlerde çok yemek yenmesini tasarrufa aykırı bulduğunu ve sağlığa zararlı olduğunu söylemiştir.
Sabah kahvaltısında; çay, kahve içiyor, fazla bir şey yemiyordu. Soğuk ayranla, bir dilim ekmek yerdi. Bazen bir kâse yoğurt yer, sonra sütlü kahve içerdi.
Öğle yemeği: Bir iki dilim ekmek yerdi. Etsiz kuru fasulye, pilav çok sevdiği yemekti. Kuru fasulyeye, “yağlı fasulye” derdi. Ayran ve limonata içiyordu. İki dilim ekmeği ayrana batırarak yiyordu. Yoğurt da ayrıca yiyordu. “Kuru fasulyeye okulda alıştım” demiştir. Kışla yemeği, askerî yemek sayılmıştır kuru fasulye. İkindi üzeri ekmeksiz bir bardak ayran içerdi.Sofradan genellikle doymuş olarak değil, aç kalkarmış.
Akşam yemeği: Akşam yemeğinin ayrı bir önemi var. Konuklarıyla birlikte yiyordu. Devlet görevi akşam yemeklerinde devam ediyordu.Omlet seviyormuş, özellikle gece geç saatlerde acıkınca peynirli omlet yermiş. Sahanda yumurta da severmiş. Etli taze bamya de sevdiği yemeklerden. Karnıyarık da severmiş. Onu pilav karıştırarak yermiş. Haşlanmış kuşkonmaz da sevdiği bir yemek. Enginarı hiç yememiş. İstediği halde hiç yiyememiş. Hastayken enginar yemek istemiş. Hatay'dan ısmarlamışlar. Fakat kendisi komaya girmiş ve yiyememiş. Arasıra fava denilen zeytinyağlı, limonlu bakla ezmesinden istediği olurdu. Tatlılarla arası pek iyi değilmiş. Ama gül reçeli severmiş. Kahveyi orta şekerli içermiş. 10-15 fincan içermiş. Hergün 40-50 sigara içermiş. Meyvalardan kavun seviyormuş. Kavrulmuş, tuzlu leblebi, fıstık da sevdiği yiyeceklerden. Soğan, sarımsak, pastırma gibi kokulu yiyecekleri sevmiyormuş. İçkilerden rakı ve bira içiyordu. Sofrasında çeşit bol değilmiş. Köşkte hazırlanan yemekleri yiyordu. Sarhoşluktan hiç hoşlanmadığı söylenmektedir.Çocukluğunda annesinin yaptığı Selanik'in ıspanaklı böreğini çok severmiş.Seyahatlerinde gittiği yerlerde kendisine ikram edilen yörenin yemeklerini zevkle yermiş. Ama bunlar O'nun sürekli yediği yiyecekler değildi.Kırşehir'de çorba, hindili pirinç pilavı, su böreği, karışık turşu ve meyva ikramları ile karşılaşmıştır. Kırşehir'in su böreğini çok beğenmiş.Kaman'da sahanda yumurta, yoğurt, balbaşı, pekmez ve meyva yemiş. Kızarmış tavuk, bulgur pilavı da orada ikram edilen yemekler arasındadır. Kaman'da ikram edilen yoğurt ve pekmez karışımı bir tatlı olan balbaşı pekmez dürüm ya da sokum biçiminde yufka ekmekle yenir ki Atatürk bu yiyeceği de sevmiş.Adana'da severek yediği yemekler şunlardı: Bamya dolması, patlıcan hünkâr beğendi, güveç, sini köftesi, domatesli pirinç pilavı, hanım göbeği tatlısı. Tarsus'ta baklava yemiş ve ayran içmiş. Ayrıca çok miktarda marul yemiş.Siroza yakalanıp halsiz düştüğü günlerde tatlı yemesi gerektiğinde Yanya tatlısı ve irmik helvası çok hoşuna gitmişti.Konya'da kendisine sedirler saç böreği ve Höşmerim denen kaymaklı tatlı ikram edilmiş ve Atatürk bu özel yiyeceklerden memnun kalmıştı. Özellikle belediye başkanının evinde hanımı bu yemekleri O'na ikram etmiştir.SonuçAtatürk'ün yemek ve kültür konusundaki yaşamını günümüz açısından değerlendirecek olursak şu hususlara değinebiliriz:Sofrada uzun süre oturmak geleneğini Atatürk'te görmekteyiz. Bugün çağdaş ülkelerde insanlar, sofralarda uzun zaman oturmaktadırlar. Tartışırlar, eğlenirler, iş hallederler. Atatürk de öyle yapmıştır. Sofrayı O, ülke sorunlarını çözümlemede bir araç olarak kullanmıştır.O'da bir Türk insanı olarak geleneksel Türk yemeklerini sevmekte idi. Kuru fasulye ve pilav örneğinde olduğu gibi. Bugün hepimiz bu yemeği severiz. Askerde de çok pişirilir bu millî yemek. Bazı kimseler askerde bu yemeği çok yedikleri için askerlik dönüşünde artık yemezler. Bıkmışlardır çünkü. Demek ki Atatürk bıkmamış.Yemekleri fazla yememekle bu günkü çağdaş anlayışı sürdürmüştür. Sağlıklı beslenmenin koşullarından olan az yemek, Atatürk'ün de beslenme politikası olmuştur. Onun sofrasında bol çeşit olmaması da bu hususu kanıtlar.Geleneksel Türk içkisi olarak O'da rakıyı seviyor ve leblebi, kavun gibi mezeler yiyor. Bunlar da O'nun geleneksel yanlarından birisini oluşturuyor. Beslenmesinde Türk zevkinin egemen olduğunu görüyoruz. Türk mutfağının yemekleri, mezeleri, tatlıları, içecekleri ve meyveleriyle besleniyordu. Avrupa mutfağının yiyecekleriyle beslenmemiştir.O'nun döneminde devlet görevlilerinin sofralarında et yemeği hemen hemen yoktu. Kebaplar, yağlı ağır yemekler yemiyordu. Bazen tavuk ya da hindi yeniyordu. Anadolu'da halk eti Kurban Bayramında görebiliyordu. Ülke yoksul durumda idi. Halkının et yemediğini Atatürk çok iyi biliyordu. Kendi sofrasında da bazen etli yemek oluyordu. O'nun ülkenin bu yoksul durumunu göze aldığını ve bu nedenle de et yemediği söylenebilir. Yemek sofrasında ve sevdiği yemeklerde daha çok sebze ağırlıklı yemekler dikkati çekiyor.Yemeklerdeki gelenekselliği sürdürmesi, O'nun geleneksel Türk kültüründen kopmayışının bir kanıtıdır. Fakat O, her konuda çağdaşlaşmayı amaç edinmişti. Ama bunu yaparken çağdaşlık ve geleneksellik sentezi içinde, ulusal kimliğin korunarak çağdaşlığın gerçekleştirilmesini istemesi, O'nun çağdaş bir devlet adamı oluşunun en güzel göstergesidir.
Prof. Dr.Mahmut Tezcan ( Türkiye ),
Yayımlandığı Yer
: I. Uluslararası Atatürk ve Türk Halk Kültürü Sempozyumu Bildiriler

2 Kasım 2006 Perşembe

UN KURABİYESİ

1 paket eritilmiş margarin (oda sıcaklığında yumuşatılmış)3 çorba kaşığı pudra şekeri1 paket vanilya1 çay kaşığı kabartmatozu3-4 bardak unMargarini,pudra şekerini iyici yoğuralım.Yavaş yavaş unu ekliyoruz.1 su bardağını eklerken kabartma tozu ve vanilyayı ekliyoruz.Malum bilenen ölçü yani kulak memesi kıvamına gelene kadar iyice yoğuruyoruz.İstenilen şekilleri verip yağlı kağıt serili tepsimize