Çerkeş'in Kadıköy Köyünde, Ramazan bayramı sabahında, erkekler bayram namazından çıkınca, köyde ceviz toplama adeti var. Ben bu sene buna katılmak istemedim, hamile halimle... Benim ufaklıkların ısrarına dayanamadım katıldım sonunda. Bengi'nin eline bir poşet aldık, sıraya girdik, bütün evleri dolaştık, herkes kapısının önüne çıkmış, bizlere ceviz veriyordu. Biz de payımıza düşen cevizleri aldık.
Yukardaki fotoğrafta, ceviz toplamaya giderken, yolumuzun üzerinde gördüğümüz eşekle, kızımın bir görüntüsü olsun istedik. Kızımın üzerindeki hırkaya gelince yanlış görmüyorsunuz evet, bayram namazından çıkan babamızın yanına giderken, soğuktu, hırkasız çıkamadık.
Köyün içinde, bir biz değildik, ceviz toplamaya giden kuyruğun sadece bir kısmı bu :)
Dağda mantar aramaya çıkarken, 4 grup olduk. Sonradan 3 kişi daha eklendi. Yolda yorulup mola verdiğimiz bir zamanda çekildi fotoğraf... İzgi'nin elinde olan poşette topladığımız mantarlar var. Dağdan inerken bu poşete biraz daha mantar eklense de, gruplar içinde mantar toplamada en başarısızı biz olduk malesef... Ne yapsın kocacığım, terlikli, iki küçük kız çocuğu ve bir hamile eş ile anca bu kadarı oluyor...
Böyle birçok görüntü var. Bol oksijenli bir gündü kabul. Fakat ertesi günü, çoluk çocuk hastanelik olduk. Serinlikten mi, yorgunluktan mı yoksa buz gibi akan dağ çeşmesinin suyundan mı bilemedik...
Kızların çayırda çimende yaptıkları gezintiler...
Burada, baraj gölünün yanında, eşim balık tutarken, biz mangal işiyle meşguldük. Bize güneşten gölge yapan bu ağacın dibinde. Ağaç ahlat ağacı imiş. Küçük yabani armut gibime geldi benim, yine de emin değilim.Henüz olmadıkları için çook fena idi tadı :(
Yukardaki balıkların üzerinde yara izleri var. "Yaralı balıklar" yada "Asker Balıklar" deniliyormuş. Yanda gördüğünüz mescidin önündeki bu havuzda yer alıyorlar. Hikayeye göre, savaşlarda bu balıklar gidiyor ve asker oluyorlarmış. Savaştan dönüşte, bu şekilde yaraları oluyormuş. Ben her ne kadar genetik bir bozukluk olduğunu iddia etsem de, böyle olmadığına kat-i şekilde inananlar mevcuttu.
Buradan çıktıktan sonra, bir Hoşlamlar Türbesi ziyareti yaptık. Resimleri almadım malesef. Çünkü hoşuma gitmeyen görüntüler mevcuttu. Fatih Sultan Mehmet zamanında yaşayan kıymetli zatın, kabrinin bulunduğu yerde, çocuklar uyutuluyordu, malesef içeriye girmek nasip olmuyordu bu yüzden, ayrıca burada adak adanırmış, mangal yakılırmış. Türbeye girişte, mangal kokusundan nefes olmak mümkün olmuyor. Bu şekildeki inanışlarımızı artık bir tarafa bıraksak. Mangal yakmaktan öte başka ibadetlerle meşgul olup, türbeleri rahat bıraksak...
Son görüntüler ise köyden. Buradaki taşı bilmeyeniniz yoktur herhalde. İlk gördüğümde bana ilginç gelmişti. Bizim oralarda bu taşlar, caminin avlusunda olur. Kadıköy'ünde ise geniş ve boş bir alanda öylece duruyor...
Bu görüntü ise "atbastı" diye anılıyor. Büyük ihtimal, jeolojik zamanlardan kalan, kayalar yumuşakken oluşmuş bir hayvanın ayak izi...
Şimdilik Benden Bu Kadar Dostlarım. En kısa sürede görüşmek üzere...Hayırlı Cumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder