Gap turu kapsamında yaptığımız gezide en son Hasankeyf'i anlatmıştım. Sıra geldi Mezopotamya'nın eşiği Mardin'i benim izlenimlerimden anlatmaya... Size bu yolculuğa çıkmadan önce iki yeri çok merak ettiğimi anlatmıştım. Biri Antakya'idi diğeri ise Mardin.. Evet şimdi çok merak ettiğim bu şehirdeydim artık..
Şehre girer girmez büyülendim. Mardin taş şehri, her taraf Mardin'e özgü taşlardan yapılmış binalarla dolu. Mardin 7000 yıllık geçmişe ait, adeta bir açık hava müzesi gibi. Mardin 1932 yılına kadar dünyadaki bütün Hristiyan Süryanilerinin merkezi idi. Mardin tam bir kültür harmanı, her dilden, her dinden her medeniyetten insanlara ev sahipliği yapmış ve hala yapmak da olan bir şehir.
Mardin son zamanlar da dizileriyle de meşhur. İlk olarak Sıla dizisi ve birçok diziye ev sahipliği yapmış, aslında Midyat konuk evi olan konağı gezmeye başlıyoruz.
Konağın terasından Midyat'tan genel bir görünüş...
Konağın odalarından biri...
Buda bir üst terastan Midyat'ın görünüşü...
Mardin'in telkarisi çok meşhur biliyorsunuzdur. Midyat çarşısında telkari çeşitlerini ve çok güzel işçiliği olan yüzlerce çeşit gümüşleri bulabilirsiniz. Hemde neredeyse İstanbul fiyatlarının yarısına.. Benden söylemesi giderseniz mutlaka uğrayın derim:))) Zamanımız kısıtlı olduğu için biz fazla gezemedik. Aklım kalmadı dersem yalan olur inanın:))) Rahat rahat gezip alışveriş yapabilmek için siz geniş zaman ayırın.. Benden söylemesi:)))
Daha sonra Hz. İsa'dan sonra V. yüzyılda inşa edilen ve günümüzde Süryani Ortodoks Patriklerinin evi olarak kullanılan, Deyrul Zafaran Manastırını geziyoruz. Deyrul Zafaran Manastırı Mardin'in 4-5 km dışında bulunuyor.
Manastırın avlusu....
Kilisenin iç kısmının görünüşü...
O döneme ait bir matbaa makinası...
Bu da o döneme ait tahtırevan..Kim bilir kimleri taşımış üstünde...
Alttaki resim manastırın içindeki Güneş Tapınağı bölümüne ait. Burada ki en ilginç şey tavanı ve duvarları.. Tamamen düz ve iri taşlardan oluşuyor. Harç, kum, kireç hiç bir malzeme kullanılmadan tamamen sıkıştırma tekniği ile yapılmış.
Daha Sonra Kasımiye Medresesine doğru yol alıyoruz. 1469 yılında Ak koyunlu Hükümdarı Cihangir tarafından Mardin'e atanan oğlu Padişah Kasım için yaptırılmştır.
Çeşitli süslemelerle işlenmiş ana giriş kapısı.. Maalesef günümüze gelene kadar bazı tahribatlar almış..
Medresenin iç avlusu... Binada toplam 23 medrese odası bulunmaktadır. Bunların on biri alt katta on ikisi üst katta bulunuyor..
Mardin'in dar sokaklarında mini bir tur atıyoruz.
Mardin sokakları dar olduğu için çöp kamyonları giremiyor. Bu eşek belediyenin, bunlarla dar sokaklara girip çöpleri topluyorlar...
Şu anda restorasyonda olan 11.yy da yapıldığını tahmin edilen ermeni bir usta tarafından yapılan minaresi ile meşhur Ulu Camii görüyoruz.
Daha sonra Latifiye Camii'ni ziyaret ediyoruz. Caminin giriş kapısı.. Ne kadar güzel bir işçiliği var sizce de öyle değil mi? 1371 yılında Artuklu Hükümdarlarından Melih Salih ve Melih Muzaffer'e hizmet etmiş olan Abdüllatif tarafından yaptırılmıştır. 2011 yılında Diyanet işleri başkanlığınca düzenlenen Türkiye'nin en güzel camileri yarışmasında birinci seçilmiştir.
Daha sonra Hıristiyanlığın ilk yerleşim köylerinden biri olan Kıllıt (Dereiçi)'da bulunan Mor Yuhanın kilisesini Ziyaret ediyoruz.
Bu ne biliyor musunuz? Bu bir anıt mezar...
Kilisenin içinden genel bir görünüş... İçeri girer girmez bir serinlik var ki anlatamam. Sanki içeride klima çalışıyor. Kilisenin duvarlarındaki taşın özelliğiymiş içeriyi soğuk tutuyor..
Son olarak Savur ilçesinde bulunan Hacı Abdullah bey konağını ziyaret ediyoruz. Konağın tavanının muhteşem işçiliği..
İsterseniz bu konakta kalabilirsiniz. Odalarını kiralıyabiliyosunuz.
Konağın balkonundan muhteşem Savur manzarası....
Evet muhteşem Mardin gezimizin sonuna geliyoruz. Buda kaldığımız otelimiz..
Ertesi gün Şanlı Urfa'ya doğru yol alacağız. Devamı var:))))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder